İnternet’in hız sınırı ışığın hız sınırıyla aynı mıdır?

Standard

İnternet erişim sürelerindeki hız ışığın hızıyla sınırlıdır, peki internet gerçekte ışık ile aynı hızda mı çalışır? Gelin birlikte hesaplayalım.

Erişim hızını ölçmede herkes tarafından kullanılan ilk araç Ping’dir. Ping 2 ağ arasından geçen bağlantının yanıt süresini test etmede kullanılır. Bu yanıt süreleri sayesinde olası hataları diagnose ederiz. Ping’in çalışması için iki bağlantı noktası arasında bir verinin gitmesi ve geri dönmesi beklenir. Dolayısıyla Ping gidiş/dönüş toplam süreyi gösterir.

Işığın 1 saniye de kat ettiği mesafe 299.792 kilometre kadardır.. Ortamda ışığı yavaşlatmayacak hiçbir şey yok ise örneğin havada bu hıza erişmek oldukça mümkündür ancak fiber optik kablolarda ışık camdan geçerken yavaşlar. Işık hızının camdan yani fiber optikten geçerken bir miktar yavaşladığı gerçeğini unutarak 299.792 km/sn hızını referans alacak olursak;

  • Öncelikle 299.792 km/sn hızının 1 milisaniye de 299,79 km mesafeye eşit olduğunu unutmayalım.
  • 2 Mesafe arasında Ping gönderildiğinde verinin A noktasından B noktasına ulaşıp sonra B noktasından tekrar A noktasına ulaşacak olması sebebiyle kuş bakışı mesafeyi 2 ile çarpmayı unutmayalım.
  • Yukardaki unutmamamız gereken kurallara göre 100 Km bir mesafede formülümüz şu şekilde olacaktı: ( 100 km x 2 ) / 299,79 = 0,67 ms .. 100Km mesafede hiçbir dış etkene maruz kalmadan ışığın gideceği mesafeyle Ping sonucunun 0,67 milisaniye olduğunu bulduk.
  • Türkiye’de İzmir ve Van arası kuş bakışı mesafe 1412.89 km buna göre aynı formülü uygulayarak hiçbir dış etmene maruz kalmadan İzmir’den Van’a yapacağımız Ping işleminin erişim süresi ( 1412,89 km x 2 ) / 299,79 = 9,43 ms (milisaniye) olduğunu görüyoruz..

Ama birde gerçek dünya var tabi ki.. Bu yazıyı okuyan profesyoneller veya Van’da yaşayıp da İzmir’de bir sunucuya ping gönderenler bu hesaplarda çıkan verilerden çok daha yüksek erişim sürelerine sahip olunduğunu biliyordur.. Peki neden erişim süreleri bu hesaplardan çok daha yavaş?

Bizim yaptığımız örnek asla sahip olamayacağımız ideal koşullar altında gerçekleşen, ışığın bir noktadan diğerine gittiği mesafedir. Aslında fiber optik kablolardan geçen ışık hem hızının %30 kadarını kaybeder hem de kablolar düz olarak değil zikzak çizerek, farklı cadde ve sokaklardan geçerek daha uzun bir yoldan gider.

Işık sürekli olarak repeater, switch, router gibi cihazlardan geçerek hızını yine büyük ölçüde yavaşlatır. Ne kadar çok ekipmanda geçiş yapılıyorsa erişim hızının o kadar daha düştüğü anlamına gelir. IP adreslerine traceroute attığınzıda da hedefe ulaşana kadar ne kadar çok bağlantı noktası geçiyorsanız hızınız o ölçüde yavaşlıyor demektir.

Tüm bu kısıtlamalar sebebiyle fiber içerisinden geçen data asla gerçek ışık hızına ulaşamaz. Fiber içerisinde ışık demeti çok ince bir boyutta sekerek ilerlediğinden düz bir ortamdan dahi ışık hızına yaklaşamaz bile..


Tüm bu örneklerden ve ışığın hızını azaltan çevresel faktörleri göz önünde bulundurarak A ve B konumu arasında ideal erişim süresini bulmak için kabaca yukarda örnek gösterdiğim formülün sonucunda çıkan değeri ikiyle çarpabilirsiniz.

Üzülerek söylemeliyim ki iki ile çarpım ülkemiz için geçerli değildir. Ülkemizde operatörler birbirleri arasında trafik değişimi yapmazlar, trafik ekstradan çok daha uzun mesafelerde dolaşır ve bu sebeple ülkemizde erişim süreleri çok daha uzundur. Eğer büyük operatörlerin elinde olan imkanları neden kullanmadığını, internet erişim sürelerini kat ve kat azaltacakken bunu neden yapmadıklarını merak ederseniz başka bir gün bu konuda yeni bir blog yazabilirim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir